Ben, çocukluğumdan beri otomobillerle iç içe yaşadığımdan, haliyle bu ilginç makinelere karşı büyük bir sevgi duydum. Yeni, sıfır bir arabadan ziyade, orasını burasını söküp tamir edebileceğim eski modellere karşı büyük ilgim var. Çocukken Amerikan arabaları daha revaçtaydı, 100-200 kmlik bir yola gitmek için bakım yapılırdı. Motorları epeyce sağlam olmasına rağmen şarj dinamoları, konjektörleri ve aksları epeyce zayıftı, bu arızalar nedeniyle çok yolda kaldım. 1955 chevrolet belair (o devrin en tutulan arabalarından biri) arabamla İstanbuldan Edirneye giderken Çorluda şarj dinamosunu yaktım,sebebi de elektro mekanik konjektörün ayarsızlığından dolayı fazla şarj yaparak dinamoyu aşırı zorlamasıydı.Bu konjektörlerin kapağını açıp ayarına dokunursanız bir daha asla dikiş tutmazdı.Biz her 2- 3 senede bir konjektör değiştirirdik, şimdi 10-15 liraya satılan, tofaşın elektronik konjektörleri sınırsız bir ömüre sahipler. Motor yağı ise tam bir komediydi, her 1000-1500 km de değiştirilirdi. Dostlarım, Atilla ağabeyinizin otomobil hastalığı işte böyle bir ortamda başladı, cenabı Allahın verdiği ömürün sonuna kadar inşallah böyle devam edecek.